Cumartesi, Temmuz 29, 2006

Soli Özel'den...Ortadoğu...

Hava sıcaklığı, tahammül edilmez savaş görüntüleri Türkiye'deki fantastik düşünce üretimini arttırdı. ABD'nin Türkiye'yi "güçsüzleştirilmiş, her an bölünme tehdidiyle karşı karşıya" bırakmak istediğinden Lübnan'dan sonra sıranın Türkiye'ye geleceğine kadar uzanan senaryolar tedavüle giriyor.
Bunları yazanların elbette dayandıkları sağlam kaynakları, yaşanan olayları algılar ve değerlendirirken kullandıkları derin teorik çerçeveleri vardır. Aynı olayları farklı kaynaklar ve tarihsel perspektiflerden yararlanarak değerlendirenler farklı sonuçlara da varabilirler.
Ortalığı kana ve ateşe bulayan son gelişmelere baktığımızda bazı çarpıcı görüntülerle karşılaşıyoruz. Lübnan ve İsrail ziyaretlerinde Amerikan dışişleri bakanının söylediklerini dinleyenlerden bazıları, kendisinin farklı bir gezegende yaşadığından kuşkulandılar. Roma toplantısının başarısızlığında da şaşılacak bir durum yoktu. Zira ABD'nin sorumlu davranmayan devlet diye değerlendirdiği İran ve Suriye hazır değildiler. Bugünkü sorunun doğrudan veya dolaylı taraflarını zirveye çağırmaz, ateşkes için de vakti erken bulursanız olacağı da budur. Kaldı ki ABD'nin İsrail'e işini bitirmesi için zaman tanımak istediği de baştan beri açıktı.
Bir sorun da orada çıkıyor. İsrail beklediğinden daha dayanıklı bir Hizbullah ile karşılaştı. İsrail basını bu harekatın karar verme sürecini de, İsrail ordusunun askeri performansını da giderek daha şiddetle eleştirmeye başladı. Başlangıçta Hizbullah aleyhine dönen Lübnan kamuoyu, gelen haberlere bakılırsa giderek öfkesini İsrail'e yöneltmekte.
Bu savaşın daha iki-üç hafta daha sürmesi ihtimali yüksek. İşin sonunda, eğer İsrail Lübnan'ı 1982'de olduğu gibi işgal etmezse Hizbullah gücünün yeterli bir kısmını muhafaza ederek Lübnan siyasetinde etkisini sürdürecektir. Bunun da ötesinde savaş sürdükçe ve feci insan manzaraları ekranlara geldikçe Hızbullah'ın popülaritesi Şiilerden hazetmeyen Sünniler arasında da artıyor. Zira örgüt, mezhepçi davranmamakta İsrail'e karşı direnmekte, Filistin davasını sırtında taşımaktadır.

Suriye
çok daha rahat
İran ve Suriye'nin bu çatışmalardan zayıflayarak çıktığını söylemek mümkün değil. Tersine İran nükleer programı konusunda daha fazla sertleşecektir. ABD'nin Birleşmiş Milletler'de İran'a yüklenmek için destek bulma ihtimali zayıflamaktadır. Suriye ise geçen yıla göre kendisini çok daha rahat hissediyor. ABD'de etkili çevreler Suriye'yi İran'dan kopararak bu beladan çıkmayı arzuluyorlar. Ancak bugünkü şartlarda Şam'ın böyle bir adımı atması için Başkan Bush'a güvenmesi, İsrail'in de Golan tepelerinin tümünü iade edeceğini söylemesi gerekir.
Irak'ta ABD asker sayısını arttıracağını söyledi. Bunun bile ayrışan ve şiddet sarmalı içinde kana boğulan bu ülkeyi düze çıkaracağına inanmak zor. Giderek Irak'ın bütünlüğünün korunamayabileceği düşüncesi daha yaygın tartışılmaya başlıyor. El Kaide'yi iyi bilen Lübnanlı araştırmacı Bernard Haykel'e göre Hizbullah'ın başarısı Şii nefretini Irak'ta katliamlarla besleyen El Kaide'yi de kızdırıyor. Bu nedenle Cihad'ın liderliğini kaptırmamak adına Batı'ya karşı çarpıcı bir terör eylemine girişmesi ihtimali yüksek.
Tüm bunlardan ortaya kendi kafasına göre yeni bir Ortadoğu kurabilecek bir güç tablosu çıkmıyor. Bugünkü politikalarıyla ABD bunu yapamaz . Böylesine zor durumdaki bir gücün ise gereksineceği son şey Türkiye'nin istikrarsızlığa sürüklenmesidir. Türkiye'nin istikrarsızlığı ve bölünme tehdidi altına girme ihtimali son tahlilde Türkiye'de yaşayanların kendi tercih ve siyasetlerine bağlıdır.

Hiç yorum yok: