Perşembe, Temmuz 27, 2006

SENDEN BİR SEVGİ ALACAĞIM VAR!

Yaşanmamış sevdalarım var.
Yarım kalmış sevgilerim…
Kederlerim, hüzünlerim var.
Göz pınarlarında henüz akmamış
Göz yaşlarım var.
Özlediğim anılarım,
Sensiz yaşanan yıllarım var…
Adını koyamadığım duygularım,
Birde;
Bakamadığım fotoğrafın var.

Yaşanmamış mevsimler yaşadı gönlüm,
Kalbim çöl rüzgarlarında kavrulurken,
Gözlerimde yaşları dondurdum ben.

Bir kelebek kanadında yaşadım sevgimi,
Ya sevmesini bilemedim,
Ya sevene çok değer verdim.
En iyi ağlayan, en çok sevenmiş derler SEVDİĞİM,
Yazık!
Ağlayanın ben olduğunu öğrendim.

Sen gönlümde misafirdin.
Zamanı geldiğinde gideceğin,
Ben hancıydım sevgilim,
Sevgimi kalbime sürgülediğim.
Sen adını hüzün koyduğum,
Her gece gönlümde uyuduğum,
Sen gözlerimde hasretim,
Dilimde adını tükettiğim,

SENDEN BİR SEVGİ ALACAĞIM VAR!

9 yorum:

Adsız dedi ki...

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse

sen aklı başında kalabilirsen eğer

herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır

hem kendine güvenebilirsen eğer



bekleyebilirsen usanmadan

yalanla karşılık vermezsen yalana

kendini evliya sanmadan

kin tutmayabilirsen kin tutana



düşlere kapılmadan düş kurabilir

yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer

ne kazandım diye sevinir

ne yıkıldım diye yerinir

ikisini de önem vermeyebilirsen eğer



söylediğin doğruyu ve gerçeği büken düzenbaz

kandırabilir diye safları dert edinmezsen

ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz ve

yeniden koyulabilirsen işe



döküp ortaya varını yoğunu

bir yazı turada yitirsen bile

yitirdiklerini dolamaksızın diline

baştan tutabilirsen yolunu



yüreğine, sinirine “dayan” diyecek

direncinden başka şeyin kalmasa da

herkesin bırakıp gittiği noktaya

sen dayanabilirsen tek başına



herkesle düşüp kalkıp yine de erdemli kalabilirsen

unutmayabilirsen halkı krallarla gezsen de

dost da düşmanda incitemezse seni

ne küçümser nede büyültürsen çevreni



her saatin her dakikasına

emeğini katarsan alın terine

hakçasına bölüşürsen vicdanındaki adaleti

her şeyiyle dünya önüne serilir

korktuğun yerde el öpmez

hükümran olduğun yerde ezmezsen

oğlum adam oldun demektir

üstelik adam gibi bir adam.



Rudyard KİPLİNG - Çeviri Bülent Ecevit - Gönderen Nuri CAN

Adsız dedi ki...

BİR KADINI TANIMAK



Bir kadını tanımak... Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak...

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra'da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen...

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla anlaşılır hayatın sırrına ancak aşkla varılacağı. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı... Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını bilmeyenlerdir.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi... Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen...

Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi.. Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin??

Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.

Ahmet ALTAN

Adsız dedi ki...

Bir süre sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin,

Ve aşkın yaşlanmak,
birlikte olmanın da güvende olmak
anlamına gelmediğini öğrenirsin,

Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye
başlarsın,

Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzünüsü ile değil, bir yetişkinin
zerafeti ile,

Ve herşeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.

Bir süre sonra güneş ışığının yakıcı olduğunu
öğrenirsin
eğer fazla maruz kalırsan

Bu yüzden,
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın...
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin.

Veronica A. Shoffstall

ece dedi ki...

Teşekkür ederim Smyrna,
Peki şiirin altına kimin adını yazayım.Şiir kime ait size mi...
İsimsiz yazmak istemiyorum...
Ayrıca blogum için yazmış oldugunuz düşüncelerinize teşekkür ederim.Ben daha çok acemiyim bu konuda ...
sevgiyle kalın...

Adsız dedi ki...

Yüzünü aradın sen hep
en çok sevmek isterken bile...
Bir bulsan yüzünü
bir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini
İstediğin gibi sevecektin

Oysa utandın, utandın kendin oldukça
en çok severken bile
Sevdiğinin kişiliğine girdin bu yüzden
Ne söylesen hep eksik kaldı
Shaipsiz utancın gibi eksik kaldı

Delice sevmeyi istedin aslında sen hep
ama ne zaman böyle sevsen
deli sevgini senden çaldılar
Ne zaman söylesen sevgini, seni seninle böyle
yüzünü araken bıraktılar...

kıstın ateşini, küçülttün kanatlarını
çekildin en arka odana
Gölgelerini bıraktın pencerelere
Ah bu hayattan sana kalan
sadece deli sevgini özlemekti...
Sana kalan,
bu hayatta kendini delice özlemekti...

Adsız dedi ki...

Her satırı

Mendireğe dizili karabataklara benzeyen

Bir mektup bırakarak

balıkçı koyundan

sisler icinde uzaklaşan kayık gibi

bir sabah usulca ayrıldın

koynumdan



Bütün yolcularını

Boğaz köprüsünün çaldıgı

Araba vapurunun

boş seferleri

gibi yanlızca rüzgâr

gezinir sensiz

yüreğimde



Durgun bir sudur aslında deniz

ki çocukların acemi oltalarını denedikleri

kuytu bir iskelenin

tahtaları altına yazıdıgım

ayrılık siirini okudukca

dalgalanır...





Sunay Akın

Adsız dedi ki...

GECENİN GEÇ SAATİNDE, BÜTÜN YAŞAMIN ORTASINDA



Gecenin geç saatinde, bütün yaşamın ortasında,

gözyaşından kağıda, giysiden giysiye,

dolaşırdım bu zalim günlerde.

Peşimdeydi polis

ve kristal aydınlığı saatte, yalnız

yıldızların yabanıllığında,

dolandım kentler, ormanlar,

çiftlikler, limanlar arasında,

bir insan kapısından diğerine.

bir insan elinden bir ötekine, ve sonra bir başkasına.

Kasvetlidir gece, ne ki nakışladı

insanoğlu kardeşlik işaretlerini,

ve körler gibi yollarda, karanlığın içinden,

ulaştım aydınlık kapıya, benim olan

küçük yıldız noktasına,

kurtların ormanda henüz parçalamadıkları

ekmek kırıntısına.



Bir gece açık arazide bir eve

geldim, görmemiştim hiçbirini

daha önce hane halkının,

varlıklarından da haberli değildim.

Ne yapıyordularsa yeniydi zamanları

benim bilincim için.

Girdim içeri, beş kişiydiler ailede:

bir gece yangını varmışcasına

ayağa kalktı hepsi de.

Bir bir sıktım

ellerini, baktım yüzlerine teker teker,

hiç bir şey söylenmemişcesine: kapıydı onlar

caddede hiç görmediğim,

yüzümü tanımayan gözlerdi,

ve o yüksek, yeni varılmış

gecede uzattım bitkinliğimi uyumak için,

savmak için başımdan sıla hasretini.

Bastırdığında uyku,

sürdü gitti gece

yeryüzünün kısık sesli köpek havlamaları

ve yalnızlık liflerinin sonsuz yankısıyla,

ve düşündüm: 'Nerdeyim ben? Kim bunlar?

Neden yatacak yer verirler bana?

Hiç görmedikleri halde beni, neden açarlar kapılarını

ve savunurlar şarkımı? '

Ve bir seğirtme dışında

hiç bir yanıt yoktu yapraksız geceden,

çekirgelerden dokunmuş bir ketenden:

sanki titredi gecenin tümü

yapraklarda usulca.

Gecesel toprak, geldin sen

pencereme dudaklarınla

dilemek için iyi uykular

sanki batmışım binlerce yaprağa,

mevsimden mevsime, daldan dala,

yuvadan yuvaya, dalların arasında

bir ölü gibi uykuya dalana dek.



SIĞINMACI ('El fugitivo') / 'Canto General' 'den

Türkçeye çeviren: İsmail Aksoy.



Pablo Neruda

Adsız dedi ki...

Arkadaş dünya için boş yere üzülme

şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme

var olan zaten geçti yok da ortada yok

şen ol da var için yok için üzülme



Ömer Hayyam

Adsız dedi ki...

Kendine iyi bak.
Geçmişindeki gibi mutlu ol!
Hoşçakal!
Geçmişindeki gibi "hoş" kal!
Hep hatırlayacağım "o" çifte kişilik gibi kal.
Kendine geçmişindeki gibi bak.
Geçmişindeki gibi mutlu ol!
Kendine geçmişindeki gibi iyi davran.
Geçmişindeki gibi mutlu ol!
Geçmişindeki gibi "hoş" kal.
O papatyaları kurutan da sen ol.
Bir teneke dolusu olsun.
Beyaz değil de artık kurudukları için siyah renkli olsun
Kendine geçmişindeki gibi iyi bak
Hoşçakal.