Pazartesi, Temmuz 10, 2006

Önemli!

"Hera'nin KalemindenBekliyorum Öyle Bir Havada Gel ki Vazgeçmek Mümkün Olmasın" yazısını word formatında olarak bilgisayarınıza indirmek için download linkine tıklayınız.

Saygılarımla
Navid Tabrizi
SmyrnA Blog Master

3 yorum:

Adsız dedi ki...

BİR DOST *

Can Dündar

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı... Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...

* * * * *

Böyle bir dostum var benim. Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim. Kuşağımın en iyisiydi hilafsız... Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu... Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük. Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk. Buluştuk geçenlerde... Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:

"- N'apıyorsun" diye sordum.

"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".

Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti. İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba? Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi... Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi... Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik. Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik. Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...

"- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."

* * * * *

İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın... Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri... "Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli... Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz: "Bunu da aşacağız! İmza: Bir dost!.."

Adsız dedi ki...

Yorgun görünüyorsun, biraz uzan istersen,
Sever gibi yapma artik, daha henüz vakit varken

Birkaç yarali ruh,
Birkaç bira sisesi,
Elimizde bunlar var,
Mutlu olmaya yetmezki,
Ask.

Yalanlarymyz güzel, inanmasy zevkli,
Bir sey sevmeye degerse ölmeye de deger mi?
Birkaç uyku hapi,
Birkaç kiskançlik krizi
Elimizde bunlar var,

Mutlu olmaya yetmezki,
Mutlu olmaya yetmezki,
Mutlu olmaya yetmezki

Bazy yalanlar güzel,
Bazy gerçekler aciymis.
Bazy ölümler uzun,
Bütün hayatlar kisaymis?.

Çalisms? kaybetmis,
Kosmus yorulmustuk.
Birbirimize içmeden dokunamaz olmustuk.

Bikaç kalp arayısı,
Birkaç imdat çagırrsı
Elimizde bunlar var

Mutlu olmaya yetmezki...

Adsız dedi ki...

HAYATINDA BÖYLE BİRİ VAR MI?
Seni senin kadar tanıyan biri;
seni düsünen,
düşünmeyi ögrenmiş, sakin, uslu,
efendi, oturmayıkalkmayı bilen,
sevmeden edemediğin biri.
Seni sana anlatmayı seven,
seni başkalarına anlatmayı
her seyden çok seven,
senin için çok şey yapmaya hazır biri.
Ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğun,
sizi tanıdığı kadar kendini ve hayatı da tanıyan biri.
Bazen düşüncesine şiddetle ihtiyaç duyduğun biri.
Sabahın üçünde "ayıp olur mu?"
diye endiselenmeden arayabildigin ve
üçüne beşine bakmadan size duyman
gerekenleri söyleyen,
gecenin o karanlığında kalkıp ısığı yakan,
masanın basına geçen biri;
kalemin-kağıdın,
aynan,saatin, kravatın olan
bazen gölgen olan biri, ve bazen vicdanın, eh bazen de
uykusuz bıraktığın için,
vicdan azabın olan biri.........


Hayat her zaman tatlı süprizler hazırlamıyor insana
Bazen en beklemediğin anda sırtından vurulursun.
Elindeki o renkli çiçek birden boynunu büküverir.
Tek başına olduğunu hissedersin;
Etrafındaki o kalabalığa rağmen.
İşte tek olan o an yıkılmamaktır.
İçinde bir umut yaratmalısın mutlaka
Son bir umut...
Sımsıkı tutun ona.
Sonra biri derken biri daha
İşte hayat budur arkadaş!!!
Yoktan varetmeyi bilmelisin yaşamak için
HAYAT YARATMAZ KAFİYELERİ
Bencildir; hep alır götürür birşeyler senden
Sen ona uymalısın o sana uymaz asla
Bunu bekleme yanılırsın.
Arkadaş ol ömrünle
Bencilliğine aldırma kızma
BOŞVER YAŞAMAYA BAK ALABİLDİĞİNE
Unutma! verdiklerine karşı ondan koparabildiğin tek şey
ALDIĞIN NEFES...
Bunu doyasıya yaşa
Doyasıya sev sevil
Ne yazıkki bunlarda kâr değil
Boşver umurunda olmasın bunada aldırma
Hepimizi aynı son bekliyor nasıl olsa.