Pazar, Nisan 30, 2006

Aşkta Yarın Yoktur Sevgili

Şeydaaaaaaaaaaaaaaaa
Aşkta Yarın Yoktur Sevgili

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve
içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler,
randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir
başka ışığa teslim olur...

Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru
değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru
işlemeye başlar. İnsan korkusuz olur,
daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü
çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem
dışındadır dünyanın, hem de ta ortasında.

Hindistan’da Ganj Nehri’nin kıyısında yakılan
yoksul adamın hissettikleri de onunladır,
yitirdikleri de... New York’ta, bir sokakta,
kartondan kulübesinde yaşayan kadının
çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona
emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık
içindedir yine de...

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi
yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o
yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
hakikatlere daha yakınızdır, inan...

Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil,
yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk
gençliğimde, o yoğun âşık olduğum yıllarda,
gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla
bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları
dolaşır, insanları uykularından uyandırmak
isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla
uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden
o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz
insanların çocuklukları da... Oradan üvey
anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da
eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini
anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler,
kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı
anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez
aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi
mevsimlerle yıllarla devredilir başka
insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın
tüm insanlara yayılması gibi...

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık
zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu
evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar
çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da
bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi,
umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler,
beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak... Bunlar
varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur
ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı
unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği
büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini
ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak.
Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

Aşkta yarın yoktur sevgili...

Hiç yorum yok: