Pazar, Haziran 18, 2006

GÖZLERİMİ BOYAYAN ONCA ŞEYE RAĞMEN MUTSUZUM /CEZMİ ERSÖZ

Bitti artık! O kadar sıkılıyorum ki hayattan, iğneli fıçı içinde yaşıyorum sanki, her zaman bir yerlerime iğneler batıyor. Bunları hak etmedim ben! Çoğu insandan daha iyiydim, evet, daha iyiydim! Bencil olmadım, rahatsız olmasınlar diye sorunlarımı bile açmadım kimseye. Oysa ben herkesin o aptalca sorunlarını dinlemek zorunda kaldım hep.
Sevgisiz mi büyüdüm Bilmiyorum ki! Sevdiler beni hep aslında. Evimde ya da ziyarete gittiğim arkadaş evlerinde çamaşırdan bulaşığa bir çok işlerde yardımcı oldum onlara(erkek olmama rağmen). Sigara, alkol kullanmadım, evdekilere ergenlik vs. sorunları çıkarmadım. Belki de bu yüzden sevdiler beni. Keşke yapmasaydım!
Aptal maskemi o kadar sık takmıyorum artık. Kafasına hiçbir şey takmayan, her şeye tebessüm eden, eğlendiren maskemi takmıyorum ne zamandır. Hiç de umurumda değil. Mutsuzum. Gözümü boyayan onca şeye rağmen mutsuzum.
O kadar öfkeliyim ki, başta kendime... 15-16 yaşlarımda karanlık odamda tek başıma yatıyordum, nedense bir den uyandım. Bazı sesler duydum, annemin odasından geliyordu. Oysa annem yalnız yatıyordu yıllardır, babamla odalarını ayıralı çok olmuştu. Yatakta bir karaltı fark ettim, orgazm sesleri, iniltiler..... ve seksin ritmik hareketleri. O annemdi...Ya diğeri? Evimize gelen o misafir adamdı...
Odama döndüm, sessiz sessiz ağladım. Çoğu kez rüyamıydı gerçek mi ayıramadım. Bazen aptalca geliyor, ama ben anneme eskisi gibi bakamıyorum artık. Namussuzluk olarak düşünmüyorum. Babamla araları çok bozuktu, bu durumu olağan bile karşıladığım zamanlar oluyor. Ama o, bu sırrı hep saklayacaktı. Olanları ben biliyorum, ama ben de saklayacağım...Rüya mıydı gerçek mi? Yalan mı? Hep yalan söyledi annem... Yalandan nefret ediyorum.
Niye ben böyleyim? Korkak, çekingen... Türkan Şoray gibiyim. O da en ufak bir şeyde heyecanlanıyor, elleri titriyor. Geçenlerde metroda bir adam beni fena halde azarladı. Arkadan ilerleyen kalabalık beni sıkıştırınca, istemeden ona çarptığım için. Bana söylemedik laf bırakmadı. Ben de çekinerek #8216;Arkadan ittiler efendim, kusura bakmayın#8217; diyebildim sadece. Hep böyle olacak! Nerede bir böcek ezilecekse o böcek ben olacağım!
Birinin sevgisine ihtiyacım var. Erkek ya da kız. Yok ama YOK!
Sanki eski çağlardan kalma bir lanet var üzerimde. Eğer benimleyseniz, her zaman en kötüsüne hazır olmalısınız.
Geçmişe dönebilmek için her şeyimi verirdim ama bu imkansız. Bu teknolojik çağda yaşıyor olmak beni asıl mutsuz kılan...
Neyse... Boş verin! Boş verin! Boş verin!
Denizdeki yosun kokusundan bahsederler, hiç hissetmedim, hissetmek istiyorum. Ormanın kokusunu... Sanki ben dipsiz bir çukur derinlerinde bir yerdeyim...
Boş verin...
Aptalca sürüp gidiyor her şey. Bu son mektubumdu sana Cezmi Ağabey. Neredeyse her şeyimi biliyorsun, anlattım. Ağabeyim benim... Sorunlarımı seninle paylaşmayı hep sevdim, çok sevdim. Sihirli bir değnekle dokunup derman olmanı istediğim, beklediğim zamanlarım olmadı değil. Seni hep seveceğim.
Son mektubum dedim ya, bu senden kaynaklanmıyor. Sen bu satırları okurken ben hala hayatta olacağım ne yazık ki, çünkü ben bileklerini kesemeyecek kadar korkağım Cezmi Ağabey. Bir daha aramayacağım da seni, sen de arama beni ağabey, boş ver!Ben arkadaşları(!) futbol oynarken odasından onları izleyerek ansiklopedi karıştıran bir mikrop olarak yaşamımı sürdüreceğim.
Kendine iyi bak... İnsanlığa üzülmeyin diyemem ama onlar kendi yaslarını tutmayı çoktan bırakmışlar be Cezmi ağabey! Her şey aptalca sürüp gidiyor işte. Nasıl ki krallık faşizmi, imparatorluk faşizmi ve ortaçağ faşizmi dönemi son bulduysa; bu iğrenç #8216;teknoloji faşizmi#8217; de son bulacak.
*****
Hayatımda ilk kez bir yol çizdim kendime. Ve hiç kimseye anlatmadım evde yaşadıklarımı, oysa herkes biliyormuş. Geçen yaz beni tanıyan herkes; ezildiğimi, kullanıldığımı, kendimi kurtarmam gerektiğini söyledi. Oysa ben anlatmadım, sorunlarımı birileriyle paylaşırken dedikodu yapıyormuşum gibi hissediyorum.
Her ailede ezilen, sorumlulukları birinci derecede paylaşan birileri oluyor galiba.Bizim ailenin de eziği ben oluyorum bu durumda. Bunu anlatmak ne kadar doğru bilemiyorum ama, kardeşim bebekken ablam arkadaşlarıyla pastaneye giderdi, kardeşime de ben bakardım. Anlatamayacağım, kendimi iyi hissetmiyorum çünkü...
Yaşadığım her şey çok kötüydü ve ben bunları hatırlamak istemiyorum. Benimle bir gün bu evde yaşasaydınız belki anlardınız. Çok zor.
Benim ailemle olan sorunların diğer gençlerinkinden çok farklı. Üzerimde bir baskıları yok, feodal değiller. Böyle olsunlar da istemiyorum zaten...
Hep onların hayatını yaşadım. Ben artık kendi hayatımı istiyorum. Küçük bir evim olsun (mümkün değil-kiralık) istiyorum mesela. Duvarlarını kendim boyamak, mumlarımı, CD#8217;lerimi, posterlerimi kendim yerleştirmek istiyorum. Evimde arkadaşlarımı mutlulukla ağırlamak istiyorum. Kendime ^çukurda^küçük bir cennet yaratmak istiyorum.
Tek bir şansım var, o da sınavı kazanıp buralardan gitmek. Bana yardımcı olacağına inandığım, beni seven insanlar olduğunu biliyorum. Zaten hemen bir iş de bulurum kendime. Bunlara sahip olabilmek için o aptal, bana asla faydasının olmayacağını bildiğim tüm bilgileri kafama tıkıyorum.
Bir önceki mektubumda hemen örgütleneceğimi yazmıştım. Kimi kandırıyorum? Ben içine kapanık, A-sosyal biriyim. Kalabalık beni rahatsız eder , konuşamam, kahretsin! Ama okulda bu işi yapacağımı sanıyorum. Erteliyorum bunları, sınav sonucunu öğrenene kadar. Zaten o zaman ya bir yeri kazanmış ve gitmiş olurum ya da hapishaneye girmiş olurum(askere kesinlikle gitmeyeceğim, kaybedecek bir şeyim yok).
İşte geri kalan hayatım BU!
Bir çok şeyi size (sana demeliyim belkide, çünkü hep bir ağabeyim olsun istemiştim, bu saatten sonra annemle babamın yapacak bir şeyi olamaz bu konuda, siz benim ağabeyim olun)
Anlatmaya çalıştım. Buna rağmen anlatmadığım o kadar çok şey var ki içimde. Kimi zaman kendimi algılayamıyorum. Kimim ben, neyim? Dışarıda insanlarla gülen, konuşan, espriler yapan; soğuk duygusuz kişi miyim? Yoksa içimde sürekli konuşan, kendini parçalamak isteyen, rüyalarından nefret eden, içi burkulan, gördüklerine dayanamayan, sonbahar yağmurlarının yüreğini ıslattığı kişi miyim? Ve herkes böyle iki kişiyi bünyesinde barındırıyorsa ve ve.... O zaman hepimiz oynuyoruz. Aslında hiç kimse kendi değil!
Bir evim olsun istiyorum, şehre konuşmaya geldiğinizde evimde sizi konuk etmek istiyorum. Anlatmak istiyorum, uzun uzun.
Umarım.
Kendinize iyi bakın...

CEZMİ ERSÖZ...

Hiç yorum yok: