Salı, Mayıs 23, 2006

Hera'nin Kaleminden/Bekliyorum Öyle Bir Havada Gel ki Vazgeçmek Mümkün Olmasın IX



Kalpler her gün biraz daha yaklaşırken birbirine, yalnızlıklarını kucaklarken

birbirlerinin bir yanda korku rüzgarları esiyordu hayatlarında. Yolları kesişecek

miydi iki kahramanın? Bir gün görüşebilecekler miydi hayata tutunarak? Yoksa gerçek

hayat ağlarını örmeye devam edecek yolları kesişmeyecek miydi?

Hera iş aramaya devam ediyordu. Her girişimi olumsuzlukla sonuçlanıyor ;

görüşmelerinden verimli bir sonuç alamıyordu. Hayat acımasız davranıyordu Ona.


O ise hastaneden çıkma hazırlıkları içindeydi.Çıkışında uzun bir zaman daha

rahatça koşamayacaktı ama yine de işlerini halledip Hera'nın yanına gelmeyi

planlıyordu.

Hayat ikisine adil davranacak mıydı bundan sonra?Görüşmeleri nasıl geçecekti?

Hayatlarını kesiştirip mutlu olacaklar mıydı ? Eski aşklarını temize çekebilecekler

miydi?

O ev aramaya başladı Hera'nın şehrinde. Ailesi ile birlikte hayatında yeni bir dönem

başlatmayı düşünüyordu.

Tartışmaları üzüyordu ikisini de .İkisi de bu yıpratıcı dönemden büyük dersler

çıkarmıştı.Gün ve gün paylaşımları ayrıntılı anlatarak devam edeceğim bir sonraki

bölüme...
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
.

Hiç yorum yok: