Pazartesi, Mayıs 22, 2006
Hera'nin Kaleminden/Bekliyorum Öyle Bir Havada Gel ki Vazgeçmek Mümkün Olmasın VIII
Hera sabırsızdı ve biraz da tedirgin. Beklersen zaman çok ağır ilerliyordu sanki.
Derken geldi mesaj kardeşi yazmıştı O'nun.İyiydi.Daha sonra öğrenecekti ki iyi demek
sadece " Ölmedi demekti.İyileşme anlamına gelmiyordu. O iyi değildi.Ruh durumu
çökmüş. Hayattan beklentisi kalmamaıştı. Hera orada olduğu dört gün boyunca davet
bekledi ondan ama davet gelmedi. Ameliyattan çıktığı akşam konuştular.Bir Gün sonra
Hera onu ziyarete gidecekti ve o öğleden sonra O hastane adresini yollayacaktı Ona.
Ama o adres gelmedi. Ve Hera kaldığı dört gün boyunca Onu göremedi.Biraz buruk
ayrıldı Onun şehrinden Ona aldığı kitaplarla...
Derken Yeni dönem başladı yine.Bir görüşme gerçekleşmeden ayrılmıştı oradan. Ne
kadar garipti. Sanki kader bir kez daha ağlarını örmüş görüşmelerini istememişti.
Hera dönüşünde iş görüşmelerine gitmeye devam etti. O taşındığı ikinci hastanede
belli zamanlarda internet kullanma şansı buluyordu. Ve Hera ile
kontaktları gittikçe gelişiyordu. Tartışıyorlardı arada gereksiz sebeplerle ama iki
kalp birbirleriyle özellerini paylaşıyorlardı.Hiç görmeden sadece kalpleriyle...
Birbirlerini sevdiler ; hayatlarında özel yere sahip oldular.Öyle ki tartışmaları
ve küsmeleri hayatlarında boşluk yaratmaya başladı. Birbirlerini kaybetmeyi göze
alamamaya başladılar
Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf
kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda,
trenlerde hep seni aramak. Belki şehirde değilsin. Ne çıkar ? Seni arıyorum ya.
Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra
akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir
başkasını...
Hiç gel demeyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor ?
Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden, haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında
hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere. Gemilerin
en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı.
Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya !
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara aramalı insan, ama ne aradığını
bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne
gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip,
kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı, kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine
ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip
bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da olmalı, dudakların Çin'de.
Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin
elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
Yine de bir yerin eksik kalmalı.
Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder