Çarşamba, Ekim 11, 2006

En Büyük Risk, Risk Almamaktır.

- Tanıdığın en olumlu insan kendin ol.
- İçten ve samimi ol, her zaman (sesin titrese bile) gerçekleri söyle.
- Zamanında olman gereken yerde ol, geç kalma.
- Lütfen demeyi ve teşekkür etmeyi ihmal etme.
- Yapabileceklerinin altında söz ver, fazlasını yap.
- İnsanları onları ilk gördüğünden daha iyi bir durumda bırak.
- Arkadaş canlısı ve şevkatli ol.
- Birinci sınıf bir dinleyici ol.
- Diğer insanlara karşı tutkulu bir şekilde ilgili ol.
- Yüzünde gülümse eksik olmasın.

Katılmamak elde değil ancak bunlar (bu sıralama ile yazıldığı haliyle) benim değil, o meşhur Ferrari’sini Satan Bilge’nin, Robin Sharma‘nın lafları.

İnsanlar çalıştıkları şirketlerinde pozisyonları veya ünvanları ne olursa olsun, “liderlik davranışı” sergileyebilirler. Bunun için önerdiği dört taktik var:

1.) Kendinize ait kişisel bir felsefeniz (nasıl bir kişi olmak istediğiniz) ve net hedefleriniz olsun. Bunları yazın, haftada bir okuyun.
2.) Günün en zorlu işi, sabah yapacağınız ilk işiniz olsun.
3.) Her gün düzenli olarak en az %1′lik bir ilerleme sağlayın.
4.) Düşünmek için kendinize zaman yaratın. Sabahları bir saat erken kalkın (3 hafta sonra alışırsınız).

Kişisel felsefeniz, değerleriniz ve hedeflerinizi bulmanıza yardımcı olmak için şu soruyu cevabı tükenene kadar tekrar tekrar sorup, her defasında da ayrı cevaplar vermenizi istiyor:

- “Hayatındaki en önemli şey ne?”

Daha sonra aynı şeyi şu 2 soru için de yapmanız gerekiyor:

- “Hayatımda gelişmesi gereken şey ne?”
- “En çok neyi yapmaktan pişmanlık duyuyorsun?”

Bu üç soruluk çalışmayı yapmanın en ideal yolu başka bir kişi ile karşılıklı birer sandalyede ve diz dize, göz göze oturarak yapmak. Karşınızdaki aynı soruyu size defalarca (siz artık farklı bir cevap bulamayıncaya kadar) soracak. Gözlerinizi karşınızdaki kişinin gözlerinden kaçırmadan bunu yapabilmek o kadar kolay değil. Deneyin, işe yarar bir çalışma.

1.000 kişi ile yapılan bir araştırmada insanların en fazla “pişmanlık” duyduğu üç şey şöyle sıralanmış:

1.) Keşke daha fazla dinlenmek için vakit ayırabilseydim.
2.) Keşke kendimi (duygularımı, değerlerimi, …) daha iyi ifade edebilseydim.
3.) Keşke daha fazla sevgiyle dolu ilişkiler kurabilseydim.

Yukarıdaki diz dize, göz göze yöntemiyle olmasa dahi, cevaplarını sürekli gözden geçirmemiz gereken üç başka soru da:

- Ne olmak istiyorsun? (Öldükten sonra nasıl anılmak isterdin kapsamında)
- Hayattaki en büyük korkuların ne?
- Başarısız olmayacağını önceden bilme şansın olsaydı ne iş yapmak isterdin?

Kendi hedeflerinizi belirlerken olumlu referans noktaları belirlemek, daha önceden kendimizde göremediğimiz potansiyelin açığa çıkmasını sağlar. Eğer referans noktalarınızı dünya ölçeğinden seçerseniz de, umutsuz anlarınızda dahi bu referanslar size güç verecektir:

- Çocuklarımız: Koşulsuz sevgi ve sınırsız merak
- Lance Armstrong: Sebat etme ve direnme gücü
- Richard Branson: Hayatın her anını dolu dolu yaşamak
- Madonna: Kendini yeniden keşif etmek
- Peter Drucker: Hayat boyu öğrenmeyi sürdürmek
- Nelson Mandela: Cesaret ve insanlıkçı olabilmek

Liderlik sizle başlar. Yani kendinizle…

- Verdiğiniz sözleri tutun. Yaptığınız işte çok iyi olun ki, sizi umursamamazlık yapamasınlar. Fark yaratın.
- Günlük ufak da olsa büyük işler için aksiyon alın.
- Size ters gelen, kabul etmekte zorlandığınız işlerden kaçmayın, üzerine üzerine gidin. Gelişim ile beraber değişimi de içselleştirin. İnsanoğlunun en mutlu olduğu anlar büyüdüklerini, yani geliştiklerini gördükleri zamanlardır.
- Aç kalın. Başarı kadar başarısızlığı davet eden başka bir şey yoktur. Başarılı oldukça açlık seviyeniz de artsın.
- Yapabileceklerinizin altında söz verin, fazlasını yapın. O ekstra kilometreyi gitmekten kaçınmayın. Sonuçta insanlara beklediklerinden daha fazlasını verin.

Bunlar da “başarı” için verdiği taktikler:

- Sabahları erken kalkın. Mesela 4′de veya 5′te. İlk yarım saati kendinize ayırın. Kahve eşliğinde sessiz bir ortamda gününüzü planlayıp kişisel hedeflerinizle karşılaştırın. Kitap okuyun, düşünün. Bu yarım saat kutsal zamandır.
- Sağlığınızı birinci öncelik yapın. Düzenli spor yapın; sağlıklı yemekler (yağsız, bol sebze, bol su ve vitamin takviyesi) yiyin. Kısaca, sağlığınızı birinci öncelik yapmak için kalp krizi geçirmeyi beklemeyin.
- Sağlıktan sonra en önemli öncelik aile. Özellikle çocuklarınızla kaliteli vakit geçirin, onları tanıyın.
- Hayattaki en önemli amacınız ne ise her gün onun için mutlaka birşeyler yapın.
- Her gün sonunda o günü değerlendirin. Hedeflerinizi gözden geçirin.

Zor ve pek de keyif almadığınız bir iş yapıyorsanız (mesela bir alışkanlığınızı değiştirmek, bir korkunuzu yenmek gibi) kendinize en azından 30 günlük bir süre tanıyın. Her gün %1′lik bir aşama kaydedin. Bu bir ayda %30 demek. %1 zaman içinde mutlaka galip gelir.

Hayatta hayal ettiğimiz “değişiklikleri” yapmamıza engel olan dört faktör var:

- Korku: Bilinenin bilinmeyene olan üstünlüğü. Korktuğun şey neyse, artık korkmayana kadar onun üstüne git.
- Başarısızlık: Başarısız olmak istemediğimiz için denemeye dahi kalkışmamak. Oysa en büyük başarısızlık denemeyi başaramamak.
- Unutmak: Kitaplardan veya seminerlerden öğrenip heyecan duyduğumuz konuları günlük hayatın karmaşası içinde unutma eğiliminde olmak. Öğrendiğimiz en değerli şeyleri yazarak sürekli görebileceğimiz yerlere asmak bir çözüm olabilir.
- İnanç eksikliği: Çoğu kişide kişisel gelişim konularına karşı alaycı bir tutum var. Bu belki de çocukluk yaşlarında yaşanan bazı başarısızlıklardan kaynaklanıyor olabilir. Oysa başarıya giden yol başarısızlıklardan ve risk almaktan geçiyor.

Ve şimdi de sırada “mutlu olma” sırları var:

- Yeni bir araba sizi sadece birkaç hafta mutlu eder. Yeni bir ev bir kaç ay. Gerçek mutluluğun anahtarı “hizmetkarlıkta.” Diğer insanlara “yardım” etmekte. Aldıklarımızın değil, verdiklerimizin üzerine inşa edilen bir hayat gerçek mutluluğu getirir.
- Hayatı kendi değer ve kurallarınla yaşa. Kendi yarışını koş. Rüyalarına karşı saygılı ol.
- Ünvansız yaşamayı öğren. (Bu arada bir arkadaşının verdiği kartvizit onu çok etkilemiş, kartında isminin altında ünvan olarak “Human Being” [İnsanoğlu] yazıyormuş.)
- Para kazanmanın kötü bir yanı yok. Ancak para birinci önceliğe çıktığında, sen basamakların en üstüne çıksan bile içinde bir boşluk, eksiklik hissedersin. Kimse mezarda senin ne kadar zengin olduğunla ilgilenmez.

En büyük risk, risk almamaktır.

Harcanacak en kötü şey ise hayatın kendisi. Sen doğduğunda ağlarken, bizler gülüyorduk. Öyle bir hayat yaşa ki, öldüğünde sen gülerken dünya ağlasın.

İşte size Ferrari’sini Satan Bilge Robin Sharma. Açıkçası yukarıdaki tüm bu doğrulara inanarak imzamızı atıyoruz. Bir sonraki yazımızda ise işte bu “doğruları satarak” nasıl kişisel bir başarı hikayesi yaratılabileceğinden bahsedeceğiz. O zamana dek, kalın sağlıcakla.

Hiç yorum yok: